Aslında hiçbir şey değişmezdi,” dedi.“O halde niçin pişmansın?”“Olumluyu olumsuza yeğlerim de ondan. Oynadığımız bu oyunda, kazanmak söz konusu değil. Ama bazı yenilgiler ötekilerden daha iyidir, hepsi bu.

Belki bir deli tek kişilik bir azınlıktı. Bir zamanlar, dünyanın güneş çevresinde döndüğüne inanmak bir delilik belirtisi sayılıyordu, bugün ise geçmişin değiştirilemez olduğuna inanmak...

İnsanı ürküten başka türlü düşündüğü için öldürülmek değil, onların haklı olabilecekleri olasılığıydı.

«Se volessi» aveva detto O'Brien, «potrei sollevarmi da questo pavimento come una bolla di sapone.» Winston sviluppò e risolse il senso di quest'affermazione: "Se lui pensa di potersi sollevare in volo e contemporaneamente io penso di vederglielo fare, allora questa cosa accade". D'un tratto, come un rottame sommerso che emerge dall'acqua, gli affiorò alla mente questo pensiero: "Ma non accade veramente, siamo noi che l'immaginiamo. È un'allucinazione".

Bilinçleninceye dek başkaldırmayacaklar, başkaldırmazlarsa da hiçbir zaman bilinçlenemeyecekler.

Wealth and privilege are most easily defended when they are possessed jointly. The so-called ‘abolition of private property’ which took place in the middle years of the century meant, in effect, the concentration of property in far fewer hands than before: but with this difference, that the new owners were a group instead of a mass of individuals.

1984 was alive and well in 2015.

Al final, el Partido anunciaría que dos y dos son cinco y habría que creerlo.

Ya no había amigos, sino camaradas. Pero persistía una diferencia: unos camaradas eran más agradables que otros.

Déjà vu Orwell's 1984