#Tarih
Quotes about tarih
Tarih, the Turkish word for "history," is a captivating tapestry woven from the threads of human experience, culture, and evolution. It represents the collective memory of humanity, chronicling the triumphs, trials, and transformations that have shaped our world. People are drawn to quotes about tarih because they offer a window into the past, providing insights that resonate with our present and guide our future. These quotes encapsulate the wisdom of ages, reminding us of the lessons learned and the enduring spirit of human endeavor. They evoke a sense of connection to our ancestors, fostering a deeper understanding of our identity and place in the world. In a rapidly changing society, tarih serves as a grounding force, offering perspective and context to contemporary challenges. By reflecting on the past, we gain clarity and inspiration, empowering us to navigate the complexities of modern life with greater awareness and purpose. Whether it's the rise and fall of civilizations or the personal stories of individuals who dared to dream, tarih is a testament to the resilience and creativity of the human spirit, inviting us to explore the rich tapestry of our shared heritage.
Eğer biri sana ‘Tarih seni hiç affetmeyecek,’ derse, ona sadece gül! Çünkü tarih geldiğinde sen burada olmayacaksın! Tarih seni affetmez tehdidi boş bir tehdittir!
Tarih açısından her şey yalnız sonuçlarıyla aktarılacak denli basittir, tarihin kriteri, başarı ya da başarısızlıktır.
İslam Ülkelerinde Kölelik 20. Yüzyıla Kadar Sürmüş ve Ancak Batı Dünyasının Zorlamalarıyla Sona ermiştir
Her ne kadar Osmanlı devleti 1908 Anayasa’sı (1293 Kanun-u Esâsî) ile köleliği saf dışı kılmış olmakla beraber, bu kurulusun gerçek anlamda ortadan kalkması ve Türk topraklarından silinip atılması Atatürk’ün yarattığı Türkiye Cumhuriyeti sayesinde olmuştur. 1926 yılında Cenevre'de imzalanan ve yeryüzü ülkelerinin tamamını köleliğe "Hayır" demeye zorlayan antlaşmayı imzalamakla Türk devleti, Kur’an’daki kölelikle ilgili hükümlerin uygulanmasına kesin olarak son vermiştir.
slam şeriatına göre, babası köle olmasa dahi köle kadından doğan çocuk köle sayılır. Ve bu usul İslam’ın hayrına olmak üzere yorumlanır.
Müslüman erkek, eğer birden fazla kadın aldığı zaman onların arasında adalet-eşitlik gözetemeyeceğini düşünürse, bir tek kadınla ve cariyeleriyle yetinmelidir. Cariyeler arasında adalet-eşitlik gözetlemek diye bir şey söz konusu değildir, çünkü onlar insandan sayılmamışlardır.
Görülüyor ki Muhammed'in tanımladığı Tanrı, "güzel bir şekilde rızıklandırdığı" kulları ile bu kulların sahip bulundukları köleler arasında eşitlik olamayacağını bildirmekte, ve bununla âdeta övünmektedir.Öte yandan Tanrı, yine Muhammed'in söylemesine göre, köle ile efendisi arasında eşitlik sağlamanın aleyhindedir; sağlamak isteyenlerin de karsısındadır. Çünkü köleyi efendisi ile eşit kılmanın, Tanrı’ya sirk koşmak (putları Tanrı’ya ortak yapmak) gibi bir şey olabileceğini anlatmaktadır.
Cinayet işleyen birisine karşı kısas uygulandığı halde, cariyesini öldüren kişiye uygulanmaz ve bu kişi kısas olarak öldürülemez; zira Kur’an’a göre kısas: “Hür ile hür, köle ile köle ve kadın ile kadın'dır." (K. Bakara 178; Maide 45). Köle (ya da cariye) öldüren kimseye "ta'zir" (azarlama) cezası uygulanır.
Henüz koca bir cephaneliğin, 'burjuvazi'yi korkutacak araçlarla dolu olduğu bir zamanda, çıplak gerçeğe katlanamadığını söyleyerek onu sarsmak ve utandırmak görece zararsız bir şeydi. Bu aygıtın yaratıcı zenginliği tükendikten sonra, onun yerini, soyutlamayı kuramın en yüksek tepelerine tırmandırarak, 'burjuvazi'yi her şeye ve herkese karşı suçlu ilan eden kapsamlı bir çaba aldı: Mahkemede, işaret parmağını müphem bir suçluluk ufkuna doğrultmayan tek bir savunma düşünülemezdi.
